Haberler

SEVGİLİLER GÜNÜ GELİYOR...

Nejat İşler ateist mi?

d

İnsana insan olduğu için değer verileceğine merak edilen bu..SİZE NE?
















ŞU HAKİMLER İFŞA EDİLMELİ...





"Sadece parkeleri 350 bin dolar"

12.01.2014 



TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, MHP Meram İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen 'Türkiye Nereye Gidiyor' konferansında Başbakan Erdoğan'In servetiyle ilgili ilginç ifadeler kullandı.

BAŞBAKAN'IN SERVETİ 

2004 yılında işadamı Rahmi Koç'un, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 1 milyar doları olduğunu söylediğini hatırlatan Akşener, şunları söyledi:

"2004 belediye seçimlerinde Rahmi Koç, sayın Başbakan için 1 milyar doları var dedi. Bende bir hesap yaptırdım. Nasıl oluyor bir sucuk firmasının muhasebesini tutan arkadaş, 1989'da Refah Partisi il başkanlığına atandığında tamponu telle bağlı otomobilin sahibi, eşinin üzerine Avrupa'da çalışan bir hacı ağabeyle ortak çorbacı dükkanı var. Sonra iflas etmiş ve Hacı Ağabey'in iddiasına göre Hacı Ağabey'e borcu ödenmemiş ve Kasımpaşa'da oturuluyor. İstanbul Refah Partisi'nin il başkanlığı, maaşlı bir görev. 1991 milletvekili seçimi ve seçilemeyip tekrar il başkanlığı. 1994'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bu arada il başkanlığı döneminde Üsküdar'da imarsız, iskansız Üsküdar da bir ev ve 1994'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçilen bir Tayyip Erdoğan. Aradan yıllar geçip 2002'de partisiyle tek başına iktidar olduğunda Türkiye'nin en büyük  işadamanın 1 milyar doları var dediği bir başbakan. Ben bu hesabın içinden çıkamadım bir türlü. Aldığı maaşları koyuyorum. Hanım efendi çalışmıyor, ama hiç harcamadığını düşünelim, sıfır harcama, fakat 1 milyar dolarlık parayı çıkaramadım. 2004 seçimlere giderken Rahmi Koç, çok iyi gidiyorlar, oyum Ak Parti'ye. Arkasından seçim bitti, bir gün bir arkadaşım 'haberin var mı sayın Başbakan, Çamlıca'da 5 villa yaptırıyor. Tanesi 4 trilyon lira. (4 milyon) Sadece parkelerin adedi 350 bin dolar. Sonra ben bunları söylemeye başladım. Bana belgen var mı dediler. Şimdi o belge villa tanesi 4.5 milyon dolar oldu. Oğlu, kızı, kardeşi ve diğer oğlu 5 villada oturuyorlar. Bizden belge isteyenler 17 Aralık'ta belgelerine kavuştular. Belge ortaya çıktı."

NEJAT İŞLER...Sağlıklar Diliyoruz.






BİR BİLİM ADAMININ ÜZÜNTÜSÜ...

YÜKSELEN AHLAKSIZLIK GRAFİĞİMİZ - CELAL ŞENGÖR'den..


Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur veya şehirlerini şekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları yaşanmaz hale getirir, ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir. Kendi tarihinden habersizdir. Aslında ne dilini, ne dinini bilir, ne geleneklerini tanır, ne de toplumsal değerlerinin evriminden haberdardır.

Muhteşem Yüzyıl diye televizyonlarda alkışladığı dönemde, devletinde Amerika'dan gelen gümüşün ilk enflâsyonu başlattığını bilmez (çünkü Avrupalı dünyayı keşfederken, muhteşem [!] padişahları hareminde gönül eğlendirmekte, dünyayı öğrenelim diyen Pirî Reis'in kafasını vurdurmaktadır).

O Muhteşem (!) yüzyılda Anadolu'da medrese o kadar ayağa düşmüştür ki, öğrenci haydutluğa başlamıştır. Avrupa'da ilk yenilgimizi Muhteşem (!) Süleyman devrinde aldığı gibi (I.Viyana bozgunu: 1529), Hint Okyanusuna her çıkışımızda mini mini Portekiz'den sopayı yiyip Kızıldeniz'e veya Basra Körfezi'ne tıkılışımız da bu büyük (!) padişah efendimizin devrindedir. Gene onun zamanında dünya keşfedilirken, Hint Okyanusu'na kadırga denen sandallarla açılan ve 1554'te Hindistan'da karaya vuran büyük (!) bir amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan'dan Edirne'ye gelmiş ve meşhur bir kitap (Mirât-ül Memâlik) yazmıştı. El-alemin dünyayı öğrendiği bu dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip, eğlence partilerini anlatmaktan başka tek bir detaylı coğrafya bilgisi toplamayı gerekli bulmamıştı.

Büyük (!) Sultanımız Süleyman'ın Fransa kralı I. François'yı hapisten bir mektupla kurtardığını okurduk mektepte. O François'nın kurduğu Collège de France bugün dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldı? Hangi kurumunun insanlığa beş paralık bir faydası oldu? Tek becerdiği kalıcı şey, aklı başında öz oğlu Şehzade Mustafa'yı Hürrem uğruna katlettirip, devleti bir ayyaşa teslim ederek halkının geleceğini karartmak oldu. Artık yeter! Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip yücelten, buna karşılık bize bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu insanlar olmamızı sağlayan Atatürk'ü aşağılayan âlim pozlu, ukala tavırlı zır cahilleri her gün halkın karşısına diken televizyon kanallarından ve gazetelerden gına geldi.

YÜKSELEN AHLAKSIZLIK GRAFİĞİMİZ KİMİN ESERİDİR SANIYORSUNUZ? CEHALET TÜM FENALIKLARIN ANASIDIR. BİZ DE O ANAYI BESLEYİP DURUYOR, ONUN TOSUNCUKLARINA OYLAR VERİYORUZ. ARTIK YETER! MEMLEKETİMDE HER ELİMİ ATTIĞIM YERDE CEHALET ÇİRKEFİNE BULAŞMAKTAN BIKTIM.

Prof.Dr. Celal Şengör - Bilim Teknoloji (Cumhuriyet)



HİLE...

 BEKİR COŞKUN


Virüs...
Facebook’ta “beğen” işareti... 
Bilirsiniz...
“Dört kilo makarna size” der gibi dört parmağı havaya diken işaretin tam tersi...
Bu; dört kapalı, bir açık...
 Facebook’ta Recep Tayyip Erdoğan adına açılmış bir hayran sayfası var... Hayran olanlar sayfaya girip baktıkça hayranlıkları çoğalıyor tabii...
O
 “beğen” işaretine basıyorlar...
Böylece
 “beğen”enleri artıyor...
Buraya kadar normali...
Bizim çapulculardan Tuğba Şık baktı ki kendisi de “beğen”miş...
Hemen sildi...
Biraz sonra baktı yine
 “beğen”miş...
 Nasıl yapmışlarsa, “beğen”mediğin halde “beğen”iyorsun...
Otomatik...
 Diyelim ki sizin haberiniz yok...
Farkında olmadan
 “hayran” oluyorsunuz kısacası...
İstem dışı hayranlık diyelim...
 Siz hâlâ seçim bilgisayarlarında virüs olup olmadığını ya da hile yapılıp yapılmadığını düşünüp durun...
Türkiye’nin dört ayrı şehrinde, aynı anda oy kullanan oldu...
Gidip aradılar böyle uçan seçmeni...
 
Soracaklardı, bunu nasıl yaptın diye...
Ölmüş...
 
Dört dönemdir, seçim zamanı kalkıp oy kullanıyor, gidip yatıyor...
 Tuğba Şık “Sildim, biraz sonra baktım yine beğenmişim” diyor...Odatv’nin haberine göre de bu işte 2000 uzman kişi çalıştırıyorlar, tümFacebook’ta çalışanların dört katı... 
Ama sinirlenip
 “Beğendiğimi nereden çıkarttınız?” diye hesap sormak için aradığınızda karşınıza kimse çıkmıyor...
Çünkü karşınızdaki virüs...
Bu sefer
 virüs kılığında yani...
 Neyse...
Seçimlere az kaldı...
Otomatik olarak
 “beğen”eceksiniz...
Ahlak, dürüstlük, din, iman geçiniz...
 Yüreğinizdeki “beğen”i çalan...
Sandıktaki oyu bırakmaz size...









ATAMALARDA SON NOKTA....

Başarılı Lider Putin;    






Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 4 Şubat 2013 tarihinde, Duma’da (Rusya Parlamentosu) Rusya'daki azınlıklarla ilgili gerginlik hakkında bir konuşma yaptı. 
Dedi ki:

”Rusya'da Ruslar yaşar! Herhangi bir azınlık, Rusya'da çalışmak ve yiyip içip yaşamak istiyorsa “RUSÇA” konuşmalı ve RUS YASALARINA saygılı olmalıdır. Yok, eğer Şeriat hukukunu tercih ediyorlarsa, o yasaların geçerli olduğu ülkelere gitmelerini tavsiye ederiz. Rusya’nın azınlıklara ihtiyacı yoktur. Azınlıklar Rusya’ya muhtaçtır ve ”ayrımcılık” için ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, yasalarımızı değiştirmeyeceğiz ve onlara “ÖZEL AYRIMCILIK” tanımayacağız. Bir ULUS olarak hayatta kalmak istiyorsak, Amerika, İngiltere, Hollanda ve Fransa tarihlerinden daha iyi dersler çıkarmalıyız. Rus gelenek ve görenekleri, azınlıkların ilkel ve eksik kültürleriyle uyumlu değildir. Bu onurlu “Yasama Organı” (DUMA) yeni yasalar çıkarmayı düşünüyorsa bu azınlıkların “RUS OLMADIKLARINI” dikkate alarak, öncelikle “ULUSAL ÇIKARLARI” göz önünde tutmalıdır! "

Duma'daki politikacılar Putin’i tam beş dakika süreyle ayakta alkışladılar...


KORKUNÇ..!





 Kim Galip Gelecek?

NO COMMENT....!

Ağlatmayın Fetoyu..!

ÖNEMLİ BİR YAZI:

Soner Yalçın
Soner Yalçın
27 Aralık 2013


Gül+Gülen+CHP!

   

Hoşa gideni yazmak doğruyu yazmak değildir.
Duygularımızla değil aklımızla hareket etmek zorundayız.
Bize bu yakışır…
“Bizim Mahalle” 17 Aralık Operasyonu’nu; ayakkabı kutusu içindeki paraları vs. gülümseyerek takip etti. Fakat şimdi AKP-Cemaat kavgası herkeste endişe yarattı. Çünkü kendilerini dünden daha güvensiz-korunaksız hissetmeye başladılar. Devletin çöktüğünü gördüler.
Bu arada nereden çıktı ise; “ne AKP ne Cemaat” denmeye başlandı.
Ben yine “ayrıksıyım.”
Çünkü bu pasif yaklaşımdır; hiçbir şey yapmamanın gerekçesidir. “Yetmez ama Evet” mahcubiyetidir…
Ne olup bittiği kavranmıyor mu?
Gerçekler görülmüyor mu?
- Hukukun üstünlüğü ilkesi, demokrasiyle bağını çoktan kopardı.
- Özgürlüğün güvencesi adalet, korku nesnesi olmayı sürdürüyor.
- Bunun adı, siyasetin yargısallaşmasıdır.
Bu sebeple…
Cemaat, dün AKP ile birlikte, muhalifleri hapishanelere doldurdu. Bugün kavga ettiler; Cemaat yine polisi-savcısıyla bu kez AKP’lileri cezaevine doldurmak istiyor.
Buradan bir adalet beklenir mi?
Buradan bir adalet çıkar mı?
Sahiden…
Bir polis/ “Gestapo” darbesi yaşandığı görülmüyor mu?
Sırf AKP’den intikam almak için bu darbeye göz yumulur mu?
Asker darbesine hayır polis darbesine evet mi?!
Yapmayınız:
Legal siyasetin/Meclis’in mi yanında duracağız?
Yoksa illegal “paralel devletin”/derin devletin mi?

Koalisyon parçalandı
Tamam…
Ortada bir AKP hırsızlığı var.
AKP’nin bunun altından kalkması zor. Bakmayınız siz yeni kabinenin açıklanmasına filan Erdoğan iktidardan düştü.
O halde…
Giden’i iyi değerlendiremezsek, gelen konusunda yanılırız!
Bu nedenle “duygusal yaklaşmayalım” diyorum; bilgiyi akıl süzgecinden geçirelim.
Tüm bu olan bitenin özeti şudur:
1) Koalisyon hükümeti yıkılmıştır. Gül ve Gülen, Erdoğan’a savaş açmıştır. Artık “barış çubuğu içmeleri” imkansızdır. İhanet edende sadakat olur mu? (Rahmetli Erbakan’ın kulakları çınlasın.)
2) Erdoğan yalnızlaştırılmıştır. Hiçbir uluslararası dayanağı kalmamıştır.
3) Erdoğan artık Türkiye’yi yönetememektedir. Düşmüştür. Siyasi terminolojiyi zorlarsak “topal ördek”tir.
4) AKP bölünmüştür. ANAP’lılaşmıştır; parti bitmeye hızla yaklaşmaktadır.
5) Kölenin bile gururu vardır, en zorbasına boyun eğer! AKP’liler safını buna göre belirleyecektir!
6) Müslüman devlet adamlığı çökmüştür. Laiklik kazanmıştır.
7) Hukuk iktidarın olduğu yerde olur; Türkiye’de iktidar ve hukuk ölüdür.
Şimdi…
Buradan ayrıca Erdoğan’la ilgili şu sonucu çıkarabiliriz:
Erdoğan “devlet adamı” olmadığını anladı.
Erdoğan “iktidara sahip olmadığını” anladı.
Erdoğan “çok rahat kandırılabilir” olduğunu anladı.
Evet, Erdoğan “belediyeci” idi ve hep “belediyeci” kaldı. İnşaat yapmayı/ulufe dağıtmayı “Başbakanlık” sandı. Hep olduğunda fazla gösterilerek yok olmaya sürüklendi.
Bu nedenle, son dönemde yaşanılan devlet iç çatışmasına şaşkınlıkla bakmaktadır. Görme’yi bilmemektedir.
Peki…
Giden’in durumu bu…
“Cahilliğin-vasatlığın iktidarı artık son bulmuştur; Türkiye’de Ortaçağ yıkılmıştır” diyebilir miyiz?
Bunu diyebilmemiz için “gelen”i iyi tanımamız gerekiyor!
Gelen kim?..
CHP’li “güruh” değildir
Gelen yeni bir koalisyon hükümeti mi?
Gül+Gülen ve CHP!..
CHP, “Gestapo” ile örtülü bir işbirliği yapabilir mi? Tarih affeder mi?
“Derin Devlet”i ne sanıyorlar? İktidar olmak için her yol mübah anlayışının CHP’yi nerelere götüreceğinin farkında değiller mi?
Böyle kurnaz siyasetin faturası çok ağır olmaz mı?
Hangi “araçlar” ile olursa olsun amaç sadece iktidara gelmek midir?
Parti ideolojisi böylesine kirli bir siyasete indirgenebilir mi?
İktidara nasıl geldiğiniz iktidarda ne yapacağınızla direkt ilgilidir. Gerçekte ne olduğunuzu gösteren seçtiklerinizdir/ seçimlerinizdir; yani ittifaklarınızdır.
CHP dün bunları yaşadı. Yenilgilerden ders çıkarması gerekir; çünkü yenilgi öğretmendir.
Böyle bir koalisyon hükümeti CHP’yi tarih sahnesinden çıkarır.
Türkiye’nin CHP’ye çok ihtiyacı var.
Çünkü, Türkiye’nin temizliği ihtiyacı var.
Bu apaçık ortada iken; dün Kontrgerilla’yla, Susurluk Çetesi’yle mücadele eden CHP, bugün “paralel devlete” göz yumabilir mi? Bunun adı siyaset olamaz.
CHP tabanı ne istenirse yapacak “güruh” değildir; Gladio’yu kabul ettiremezsiniz.
Uğur Mumcu’ya eleştiri
Yine yazıyorum:
Erdoğan artık bitmiştir. O düştüğü kirli çukurdan çıkamaz.
Ama bu, ona yapılan uluslararası destekli polis darbesini görmemize engel olmamalıdır. Biz de mi hakikati başka kalıplara sokarak tanınmaz hale getireceğiz?
Örnekle açıklayayım:
Rahmetli Uğur Mumcu 1981’de “Söz Meclis’ten İçeri” kitabını yazdı. 1970’li yıllarda TBMM tutanaklarına girmiş milletvekili kavgalarını derlemişti. Çok eleştirildi; 12 Eylül darbesi döneminde Meclis küçük düşürülmemeliydi; zamanlaması yanlıştı. Kitabın zamanlama eleştirisine kendisinin hak verdiğinin tanığıyım.
En kötü Meclis, darbeden iyidir.
Bunu yazan ben, özel yetkili mahkemede darbeden yargılanıyorum!
Ergenekon soruşturmaları başladığında nasıl tavır aldım ise ben yine aynı noktadayım: Gerçeği arıyorum.
Ergenekon tutuklularının çoğunu tanımıyordum; tanıdıklarımla ya mahkemelik olmuştum ya da dargındım. Ama kişisel intikam peşinde koşmadım. Olanı tüm çıplaklığıyla yazdım. Bedelini ödedim.
Yine aynı tavrı gösteriyorum…
Biliyorum ki, güvenli yaşam için hukuku hakim kılmamız şart…
Keşke biz yanılsaydık
Uyarmak zorundayım…
Yaşanılan zamanın üstüne
çıkıp, lütfen yukarıdan bakın şu olan bitene…
AKP legaldir; ama “paralel devlet” illegaldir.
AKP ile sandıkta mücadele edebilirsiniz ama “paralel devlet” ile edemezsiniz.
“Paralel devlet” cemaatin hakimidir…
“Paralel devlet” cemaatin savcısıdır…
“Paralel devlet” cemaatin polisidir…
“Paralel devlet” cemaatin yasal görünen yasa dışılığıdır…
“Paralel devlet” cemaatin adaleti intikam aracı haline getirmesidir…
Türkiye bunu kabul edemez.
Türkiye böyle özgürleşemez.
Bunları sadece ben değil bir avuç gazeteci hep yazdık.
Çoğunluğunuz inanmadı. Aslında inanmak istemedi. “Hoşgörü-hizmet-okullar” gibi yalanlara kandı.
Keşke söyledikleri gibi olsalardı…
Keşke biz yanılsaydık…
Tarih bizi haklı çıkardı:
“Paralel devlet” artık çıplaktır!

 
 

Taksim'de cami projesine iptal kararı

Taksim'de cami ve otopark projesi, mahkemece iptal edildi.

Taksim'de cami ve otopark projesine yargı engeli! Cihangir Güzelleştirme Derneği ve Galata Derneği'nin açtığı davayla Beyoğlu Nazım İmar Planı iptal edildi. Böylelikle mahkeme, Taksim'de yapılması planlanan cami ve otopark projesini durdurmuş oldu.
Tarihi karar, Beyoğlu Semt Dernekleri Platformu üyelerinin Karaköy'deki Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi'nde düzenlediği basın toplantısıyla açıklandı. 


 



Hep Mutlu,Huzurlu ve Sağlıklı olsunlar,

Diliyorum.

BERKERim ve İPEĞİM....


christmas good morning photo: Good Morning Candycane6.jpg

İnsanlık adına büyük kayıp...

Siyah isteklerle beyaz korkuları uzlaştıran adam..

Güney Afrika'nın efsane lideri Nelson Mandela 96 yaşında hayatını kaybetti...




Nelson Mandela

-Hiç kimse derisinin rengi, kültürel yapısı ya da inançları yüzünden başkasından nefret ederek doğmaz. İnsanların nefreti öğrenmeleri gerekir. Nefret etmeyi öğrenebiliyorlarsa, sevgiyi de öğrenebilirler, çünkü sevgi insan kalbine diğer hislerden çok daha doğal gelir.
-Neredeyse imkansız görünür yapılana kadar.
-Eğer bir şeyden vazgeçebiliyorsanız, onun sizi tutsak etmesinin de önüne geçersiniz.

-Arkadan önderlik edin bırakın diğerleri önde olduklarını sansınlar.
-Cesur insan korku nedir bilmeyen değil,korkuya galip gelendir.
-Ben bir komünist değilim ama söylemeliyim ki; bizi onlardan başka da anlayan olmadı.
-Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter.
-Hayattaki en büyük zafer hiçbir zaman düşmemekte değil, her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar.
-Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter.
-Büyük bir tepeyi aştığında insanın bulacağı şey, daha aşılacak çok tepelerin olduğudur.
-Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir.
-İyi bir kafa ve iyi bir kalp, her zaman zorlu bir kombinasyondur.
Nelson Mandela Life - Robben Adası'nda Nelson Mandela'nın hapishane hücresi

N.Mandelanın  Güney Afrika'da Robben Adası (Fok Adası)'nda 27 yıl hapiste kaldığı hücre...

‘Kazanmak, her düştüğünde kalkabilmektir’

‘Kazanmak, her düştüğünde kalkabilmektir’




Uruguay'da esrar serbest

Güney Amerika ülkesi Uruguay'da esrarın üretim, dağıtım ve satışını serbest bırakan yasa tasarısı onaylandı.
Temmuz ayında parlamentonun alt kanadında kabul edilen tasarı Senato'da oylandı. Tasarı, 13'e karşı 16 oyla Senato'dan geçti.
Tasarı, esrarın üretim, dağıtım ve satışını kontrollü bir şekilde serbest bırakıyor. Devlet Başkanı José Mujica, "yasanın uyuşturucu kartelleriyle daha etkin mücadele edilmesini sağlayacağını" savunuyor.

Esrar satın almak ya da yetiştirmek isteyen 18 yaşını doldurmuş kişilerin ilgili mercilere başvuru yapması şart koşuluyor. Söz konusu kaydı yaptıranlar, edindikleri bir özel ruhsatla eczanelerden her ay 40 grama kadar esrar satın alabilecek. Ruhsat sahiplerinin evlerinde altı kök kenevir bitkisi yetiştirmelerine de izin veriliyor.

Yasa, 15 – 45 üyeli "esrar kulüpleri"nin kuruluşuna da izin veriyor. Her kulüp 99 kök kenevir bitkisi yetiştirebilecek. Yasanın 2014 haziran ayından itibaren yürürlüğe girmesi öngörülüyor.





'Esrar Cafe' zinciri kuruyor!

Microsoft’un eski yöneticilerinden Jamen Shively, ilk 'Esrar Cafe'leri kasım ayından itibaren buna yasal olanak tanıyacak olan Washington ve Colorado eyaletlerinde açacağını duyurdu.
James Shively, tıpkı kahve zincirleri gibi alanında etkin Seattle merkezli bir “Esrar Cafe” zinciri kurmayı planlıyor.
Esrar kullanmak, bulundurmak ve satmak federal yasalara göre Amerika Birleşik Devletleri'nde suç sayılıyor. Kasım ayından itibaren18 eyaletten sadece ikisi, esrar kullanımına yasal olanak tanıyacak.
Bu konuda büyük bir pazar payı olduğunu söyleyen Shively, dünya çapında %40'lık payın dahi kendisini mutlu edeceğini belirtiyor.
Birleşmiş Milletler'in 2005 raporu, küresel ölçekte 142 milyar dolar değerinde esrar ticareti gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
Seçmenlerin desteğiyle Washington ve Colorado eyaletlerinde esrar kullanımı kasım ayı itibariyle yasal hale geliyor. Shively, Seattle kentinde düzenlediği basın toplantısında söz konusu proje için Meksika'dan esrar ithal edeceklerini duyurdu.
Görevde olduğu dönemde esrarın yasalaşması için verdiği mücadeleyle bilinen eski Meksika Eski Devlet Başkanı Vicente Fox da toplantıya katılanlar arasındaydı. Fox, projenin yatırımcılarından olmadığını, sadece destek vermek için toplantıya iştirak ettiğini açıkladı.
'Yasalara uygun hazırlanacak'
Shively, projesinin Federal yasalarla ihtilafa düşen yanları olduğunu, Washington ve Colorado eyaletlerindeki düzenlemelerin karmaşık halde olduğunu kabul ediyor. Shively, projeye ilişkin tüm düzenlemelerin yerel ve federal yasalara uygun hazırlanacağının da altını çiziyor.
Washington Eyaleti danışmanlarından Mark Kleiman ise Shively'nin projesine şüpheyle yaklaşıyor ve başkalarının bağımlılığını kâra dönüştürmek olarak değerlendiriyor. California Üniversitesi'nde kamu siyaseti profösörü olan Kleiman yasadışı olduğu halde esrar işinde neden bu denli ısrarcı olunduğunu anlayamadığını, söz konusu basın duyurularının yasaları gevşetmek üzere komplo niteliği taşıdığını da sözlerine ekliyor.
ABD Seattle resmi hukuk bürosu sözcüsü Emily Langlie yöntilen soruları yanıtlayacaklarını söylemesine karşın, Adalet Bakanlığı cephesinden konuya dair herhangi bir yorum yapılmadı.


Sentetik uyuşturucu tehlikesi büyüyor

Avrupa'da yaklaşık 85 milyon kişinin hayatında en az bir kez yasadışı uyuşturucu madde kullandığı sanılıyor. Sentetik uyuşturucular, bağımlı sayısını tahmin etmeyi de zorlaştırıyor.
Cecilia Malmström
Avrupa Birliği Komisyonu'nun içişlerinden sorumlu üyesi Cecilia Malmström, geçtiğimiz günlerde 2013 Avrupa Uyuşturucu Raporu'nu kamuoyuna sunarken, durumun ‘bir yandan iyimserlik aşıladığını, fakat diğer yandan da endişe verici' olduğunu söyledi. Zira rapora göre olumlu gelişmeler mevcut, örneğin bazı ülkelerde eroin, esrar ve kokain kullanımı azalıyor. Fakat raporda sadece geçen yıl 70'in üzerinde yeni uyuşturucu çeşidinin tespit edildiği ve Avrupa Birliği'nin de buna uygun bir strateji belirlemesi gerektiği ifade ediliyor. Alman Uyuşturucu Maddeler ve Madde Bağımlılığı Gözleme Merkezi'nden uyuşturucu uzmanı Tim Pfeiffer-Gerschel de bu saptamayı doğruluyor: “Giderek daha fazla yeni madde piyasaya giriyor. Piyasa daha karmaşık, dinamik ve esnek hale geliyor.”
Metamfetamin kullanımı yaygınlaşıyor
Örneğin Metamfetamin… Sentetik bir uyarıcı madde olan metamfetamin çok hızlı şekilde bağımlılık yapma özelliğine sahip. Avrupa Birliği'nin uyuşturucu raporuna göre, bu maddenin kullanımı uzun bir dönem çok düşük düzeyde seyretti ve sadece Çek Cumhuriyeti, Slovakya gibi ülkelerle sınırlı kaldı. Ancak şu anda bu bölgenin genişlediği ve metamfetamin kullanımının Güney ve Doğu Almanya'nın yanı sıra Yunanistan, Kıbrıs ve Türkiye gibi ülkelerde de arttığı ifade ediliyor.
Göze çarpan bir başka eğilim ise bitki bazlı uyuşturucu maddelerin kimyasal muadillerinin kullanılması. Avrupa Birliği Uyuşturucu Maddeler ve Madde Bağımlılığı Gözleme Merkezi'nden Roland Simon, bu maddelerin çok daha hızlı etki gösterdiğini söylerken, yetkililer açısından da zorluk yaratan tarafları olduğunu sözlerine ekliyor: “Standart yöntemlerle, örneğin trafikte kullanılan kontrol yöntemleri ile bu maddelerin tespiti neredeyse imkânsız.”
Roland Simon şu anda kaç kişinin bu maddeleri kullandığı tam olarak bilinmese de artışın görünür olduğuna dikkat çekiyor. Simon'a göre, eskiden klasik uyuşturucuları kullananlar son dönemde bu yeni maddelere yönelmeye başladı. Peki, bu yeni maddelerin sağlığa verdiği zarar konusunda elde yeterince bilgi mevcut mu? Tim Pfeiffer Gerschel, “Bu uyuşturucuların sağlık açısından doğurduğu tehlike pek çok noktada henüz netliğe kavuşmuş değil" sözleriyle uyarıyor.
'Kişilere ulaşmak şart'
Pfeiffer uyuşturucu maddelerin kimyasal bileşiminin sürekli değişmesi durumunda, yan etkileri öngörmenin de zorlaştığını belirtiyor. Avrupa Birliği'nin konuyla ilgili uzmanlarından Roland Simon ise uyuşturucu piyasasının bu denli genişlediği bir ortamda uyuşturucu ile mücadelede kişilere ulaşmak gerektiğine dikkat çekiyor:“Yalnızca bilgi veren uyuşturucu ile mücadele kampanyaları çok sayıda insana ulaşıyor fakat veriler bu kampanyaların çok da etkili olmadığını gösteriyor.”
Simon, özellikle gençlerin uyuşturucunun zararları hakkında bilinçlendirilmesinin önemini vurguluyor. Uzmana göre, sigara bağımlılığı ile mücadelede olduğu gibi okullarda bu konuda bilinçlendirme çalışmalarının yapılması büyük önem taşıyor.



Hitler selamı veren Türklere hapis cezası

Auschwitz toplama kampı önünde Hitler selamı veren iki Türk, 6 ay tecilli hapis cezasına çarptırıldı.
Macaristan'ın başkenti Budapeşte'deki bir üniversitede tarih okuduğu belirtilen Türk öğrenciler, Auschwitz toplama kampının girişindeki "Arbeit macht frei" (Çalışmak özgür kılar) yazısının önünde hatıra fotoğrafı çektirmişlerdi.

Her ikisi de 22 yaşında olduğu belirtilen biri kadın iki Türk öğrenci, bu sırada sağ ellerini omuz hizasının üzerine kaldırarak "Hitler selamı" olarak bilinen işareti yapmışlardı. Bu hareketi görevliler tarafından gözlenen öğrenciler, polis tarafından gözaltına alınmıştı.
Türk öğrenciler, "Nasyonal Sosyalizm propagandası yapmak" ve "anı merkezinin huzurunu bozmak" suçlarından hâkim karşısına çıkarıldı. AFP Ajansı, "Türklerin 6 ay tecilli hapis ve para cezasına çarptırıldığını" duyurdu. Haberde para cezasının miktarı belirtilmedi.
Auschwitz, Almanların İkinci Dünya Savaşı sırasında Polonya'da açtıkları en büyük toplama kampıydı. Kampta öldürülen yaklaşık 1 milyon 300 bin insanın büyük çoğunluğu Yahudiydi.

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!"

Tevfik Fikret












 

Hiç yorum yok:

Devam....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...